ufuk saçıntı
Ufuk Saçıntı

Depremlerde binalar neden farklı tepkiler vermektedir? Ülkemizde birçok şehir, hareketli fay hatları üzerinde kurulmuştur. Depremlerden sonra farklı ölçülerde bina hasarları oluşmaktadır. Aynı sokakta bulunan bir bina tamamen yıkılırken, bir tanesi ağır hasar alırken, bir tanesi ise nasıl hasar almadan bu afeti atlatmaktadır. Dışarıdan bakıldığında benzer olan bu binaların depremde neden farklı davranmaktadır? Aşağıda bunlara sebep olabilecek ana başlıkları değerlendireceğiz.

Yıkılan Binalar

Depreme Dayanıklı Mimari ve Statik Proje

Bina projelendirmeleri yapılırken farklı ihtisaslar birlikte çalışarak, kaliteli bir dizayn ortaya çıkarmalıdır. Ülkemizde kısmen bu kalite, ekip çalışması ile yakalanırken bazı durumlarda tasarım ve taşıyıcı sistem arasında uyum tam anlamı ile sağlanamamaktadır. Binanın dayanıklılığı ve ayakta durması mimari projeyi tasarlayan mimarların değil, statik projeyi hazırlayan inşaat mühendislerinin sorumluluğundadır. Bina taşıyıcıları, planda yer kapladığı, mahaller arası ilişkiyi etkilediği için bu sebeple tekrar mimarların sorumluluğuna da girmektedir. Kolon ve perde yerleri odalar arası duvarlardan, kapı ve pencere açılımlarına, dükkân ferahlığından, otopark manevra alanına kadar birçok konuyu ilgilendirmektedir.

İdeal bir projelendirmede ön tasarıdan sonra bina taşıyıcı sistemi de tasarlanarak planda yerleşim yapılmalıdır. Mimari ve statik proje yapım aşamalarında belirlenecek taşıyıcı ebatları netleştirilerek mimari planlara gerçek boyutları ile işlenmelidir. Ayrıca şaftlar, asansör, bacalar, tesisat geçiş yerleri incelenerek elektrik, mimari, statik ve mekanik projeler çakıştırılmalıdır.
Statik proje yapılırken geoteknik raporlar ayrıntılı bir şekilde incelenerek temel sistemi buna göre tasarlanmalı, su seviyesi ve etraftaki yapıların olası etkileri göz ardı edilmemelidir. Tüm proje müellifleri yapım aşamasında uygulama ve proje arasındaki uyumu kontrol etmelidir.

Estetik kaygılar için taşıyıcı sistem zorlamaları yapmak doğru değildir. Çok zorda kalmadıkça asmolen sistemler yerine plak döşeme sistemleri tercih edilmelidir. Plak döşemelerde çok daha ideal çerçeve sistemleri oluşturulabilmektedir.
Statik ve mimari projelerde detaylar unutulmamalı, sahaya yorum hakkı bırakılmamalıdır. Projeciler uygulamaya yatkın ve uygulama içerisinden seçilmelidir. Şantiye yönü kuvvetli olan mühendis ve mimarlar sahada yapılacak hataları bildiklerinden projeler ve detaylarını buna göre dizayn ederler.

Zemin ve Temel

Binalar sağlam zemin ve uygun temel sistemleri üzerine oturtulmalıdır. Yapılar proje aşamasında parsel bazlı hazırlanan geoteknik raporlar bu konuda destekçi olmaktadır. Geoteknik raporlama uygun sondaj ve deneylerde elde edilen verilere dayanmalıdır. Rapor hazırlanırken tarihçe ve şehir jeolojik bilgilerden ziyade parsel teknik verilerine öncelik verilmelidir.
Adapazarı ve İzmir depreminde zeminde oluşabilecek özel durumların bina hasarlarını ne kadar etkilediğini yakın zamanda görmüşüzdür. Sıvılaşma gibi durumlarda binalar dinamik yükleme sonrası çok farklı tepkiler verebilmektedir.
Zemin suları temelde aşınma ve farklı oturmalara neden olabilir, bu neden ile drenaj ve temel perde izolasyonu önem arz etmektedir.

Sağlam zemin, drenaj ve su izolasyonu uygun temel sistemi, gerekli durumlarda zemin iyileştirilmesi yapının deprem anında mukavemeti için önemlidir. Bina etrafında bulunan su kuyuları, rögar ve hatlar dikkate alınmalıdır.
Bina temel kazıları yapılırken kesinlikle belirtilen kotlara kadar hafriyat yapılmalı, bir taraftan alınan kazı diğer tarafta dolgu yapılarak bunun üzerine temel sistemi kurulmamalıdır. Yapı denetim firmaları ve belediyeler bu konuda çok daha rijit davranış göstermelidir.

İlginizi Çekebilir : Zemin Türlerinin Deprem Tesirlerine Etkisi, Sıvılaşma

Malzeme Kalite ve Miktarı

Betonarme yapılarda iki önemli malzeme kullanılmaktadır; beton ve demir. Bu malzemelerin kalitesi ve projeye uygun olması önemlidir. 
Hazır beton kullanımının zorunluluk olması ile ülkemizde beton kalitesi bir noktaya kadar çıkarılmıştır. Beton dökümü esnasında paspayı ve vibratör kullanımı konularında devam eden eksiklikler vardır. Taşıyıcı elemanların beton dökümü esnasında kesinlikle ilgili beton sınıfı kullanılmalıdır. Özellikle, bodrum taban betonu dökümü esnasında kolon ve perde tabanlarına gelen yerlere alt sınıf beton gelmemesine dikkat edilmelidir. Demir kalitesi ve test sonuçları denetlenmelidir. Yapı denetim firmaları ve özel laboratuvarlar bu konuda yapı sahiplerine yardımcı olacaktır. Beton ve demir üzerindeki oynamalar toplam maliyete çok az etkilerken bina sağlamlığını aşırı etkilemektedir.

Uygulama ve İşçilik, Koruma, Kayıt

Her depremden sonra müteahhitler suçlu ilan edilip, sorunları görmemeye devam etmekteyiz. Ülkemizde işçilik ve kaliteli ustalık sorunu da büyüktür. İnşaatlarda çalışan birçok kişide , konu ile ilgili yeterli eğitim ve tecrübe yoktur. Yapılan hataların ve eksikliklerin savunmasını birçok durumda “Biz bunu bu şekilde yıllardan beri yapıyoruz, bir şey olmuyor” diye savunabilirler. İşçilik hatalarını en aza indirebilmek için kaliteli bir proje yönetimi ve denetim gereklidir.

Yapı denetim firmaları personellerinin, daha prensipli ve mesleğinde saygın, tecrübe sahibi mühendis ve mimarlardan oluşması gerekmektedir. Bu durumu sağlamak içinse yapı denetim firmalarının çok daha ciddi denetimi olmalıdır. Yapılan imalatların korunması da bina kalitesi bakımından gereklidir. Aşırı sıcak havada dökülen betonun koruması yapılmaz ise hiçbir zaman tasarım değerlerine ulaşılamayacağı unutulmamalıdır.

Yapılarda çalışan kişilerin ve yaptıkları işlerin kayıtları tutulmalı, hataları bu insanların sicillerine işlenmelidir. Bu yapılmadığından dolayı hatalar tekrar edilmektedir. Müteahhitlik zorlaştırılmalı ve yeni ruhsat sayısı denetlenerek belirli bir oranın üzerine çıkması engellenmelidir. Depreme dayanıklı binalar için iyi bir proje, sağlam zemin, kaliteli bir uygulama ve katı bir denetim gerekmektedir.